Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan: Bireysel başvuru 100 yıllık cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biridir
ANAYASA MAHKEMESİ (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, “Bireysel başvurunun etkin bir şekilde uygulanması sadece Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesinin ve tüm anayasal kurum ve kuruluşların görevidir. Aslında herkesin görevidir. Çünkü bireysel başvuru, 100 yıllık cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biridir. Bu, “Başarılarımızı korumak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak bizim görevimizdir. Anayasa Mahkemesi bu görevi yerine getirmek için gece gündüz, canı gönülden çalışıyor” dedi.
Avrupa Birliği Avrupa Kurulu Türk Anayasası Kararlarının Etkin Bir Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi kapsamında düzenlenen ‘Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Yargı Yargısında Ortadan Kaldırılması ve İhlalin Sonuçları’ Konulu 6. Bölge Toplantısı Temel Haklar Mahkemesi İzmir’de görüldü. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın yanı sıra Avrupa Konseyi Ankara Program Dairesi Başkanı William Massolin, İzmir Valisi Süleyman Elban, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Mutlu Tosun, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı İdris Kizir ve yargı teşkilatı üyeleri katıldı. toplantı.
‘İKİNCİ MAKALE 100 YILLIK CUMHURİYETİN KİMLİĞİNİ ÇOK İYİ ÖZETLİYOR.’
Konuşmasına Cumhuriyetin yeni yüzyılını kutlayarak başlayan Zühtü Arslan, “Milleti oluşturan temel kavramlardan biri de hukuki rızadır. Bu hukuki rızanın en belirgin yansıması şüphesiz anayasalardır. Aslında Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıl önceki mevcut anayasa olan Anayasa’da 1921 Anayasası’nın 1. maddesine uymuştur.” ‘Türkiye Devleti’nin Yönetim Şekli Cumhuriyettir’ kararının eklenmesiyle kurulmuştur. Bu karar, 1924 Anayasası’ndan 1961 ve 1982 Anayasalarının ilk ve değişmez unsurlarından biri olan ‘Türkiye Devleti Cumhuriyettir’ şeklinde yer aldı. Cumhuriyetin kurucuları tarafından inşa edilen anayasal yapı Kimlik zamanla bazı değişikliklere uğrayarak bugünkü şeklini almıştır. İçeriği, yorumu ve uygulaması zamanla değişse de Anayasa’nın 2. maddesi 100 yıllık Cumhuriyetin anayasal kimliğini çok güzel özetlemektedir. İnsan haklarına saygılı, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin durumu budur. sosyal bir hukuk devleti olduğunu ifade etmektedir. Bunlar belirleyici özelliklerdir. Belirleyici nitelikler arasında tanımlayıcı nitelik; “Hukuk devletidir” dedi.
‘ANAYASA’NIN TEMELİ HUKUK DEVLETİDİR’
Anayasanın temelinin ‘hukukun üstünlüğü’ olduğunu vurgulayan Arslan, “Hukukun üstünlüğü cumhuriyetin temelidir. Hukukun üstünlüğü aynı zamanda cumhuriyetin insani nitelikleri gibi diğer niteliklerinin de temel özelliğidir. haklar, demokrasi, sosyal devlet ve laiklik.Bu nitelikler aynı zamanda hukuk devletini tamamlayan niteliklerdir.Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, her ikisinde de ölçü ve norm olarak çoğunlukla Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukukun üstünlüğü ilkesini kullanmaktadır. norm denetimi ve bireysel uygulamalar. Bunu sadece somut vakalardaki uygulamalarda kullanmakla kalmıyor, bir somut tespit daha yapıyor. ‘Anayasa’ diyor. “Diğer hükümlerin yorumlanmasında ve uygulanmasında hukukun üstünlüğü ilkesinin dikkate alınması zorunludur.” Anayasa Mahkemesi kararları. Hukukun üstünlüğü, anayasal sistemin temelidir” dedi.
‘YARGI SAHİBİNİNDİR’
Yargının yetimlerin bekçisi olduğunu belirten Arslan, “Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetle ilgili birçok farklı tanım yaptı. Bireysel başvuruyu en yakından ilgilendiren ‘Cumhuriyet özellikle yalnızların bekçisidir’ sözüdür. Atatürk bu açıklamayı Türkiye Büyük Millet Meclisi 3. Dönem 2. Yasama Dönemi’nde yapmış, yılın açılışında adliye teşkilatının gidişatını anlattıktan sonra bunu söylüyor. Bu bize şunu anlatıyor; Yetimler her şeyden önce yargınındır.Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun kabul edildiği 2010 ve uygulamaya konulduğu 2012 yılından bu yana, Atatürk’ün de gösterdiği gibi, yetimlerin koruyucusu olmak dahil çok değerli misyonlar yerine getiriyor. Bireysel başvurularda herkes bir şekilde Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir.İşçisinden iş adamına, çiftçisinden ihracatçısına, öğrencisinden öğretmenine, gazetecisinden siyasetçisine kadar toplumun hemen her kesiminden kişi ve kuruluşlar Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmaktadır. Maruz kaldıklarını düşündükleri ihlalleri ortadan kaldırmak için mahkemeye başvuruyorlar. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurulara ilişkin karar verir. Temel anayasal konuları ele alır ve ilgili unsurları ve standartları belirler. Dolayısıyla başvuru sahibinin bireysel zararını karşılamaya yeterli olmamalıdır. “Aslında bu, Anayasa yapıcının kişisel uygulamayı getirme niyetiyle de uyumludur” dedi.
‘HUKUK DEVLETLERİNDE YORUMLARIN KAKOPONİSİNE YER YOKTUR’
Anayasa hükümlerinin yorumunun hukukun üstünlüğü açısından zengin olacağının altını çizen Arslan, şöyle devam etti:
“Bireysel başvuruyla birlikte sadece Anayasa Mahkemesi değil, tüm hukuk sistemi değişime uğradı. Bu nedenle kişisel başvuru devletçi bir nitelik taşıyor. Hukuk sisteminde bir devrime neden oldu. Getirdiği en büyük dönüşümlerden biri Kişisel başvuruyla idare hukukundan iş hukukuna, ceza hukukundan aile hukukuna kadar hukukun anayasalaştırılması olmuştur.” Anayasa artık hukuktan hukuka her alanda çok daha fazla kullanılan bir üst norm haline geldi. Bu durum anayasal kararların tek tip yorumlanmasını beraberinde getirmiştir. Çünkü Anayasanın 138. maddesine göre mahkemeler ve hakimler anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak karar verirler. . Anayasaya uygun karar verilmesi kaçınılmaz olarak anayasa hükümlerinin yorumlanmasını gerektirir. Birden fazla tercümanın olduğu yerde birden fazla tercüman vardır. Yorum çeşitliliği demokratik hukuk devleti açısından bir zenginliktir. Her kurum Anayasayı yorumlayabilir. Demokratik hukuk devletlerinde buna yer vardır. Ancak yorum kakofonisine yer yok. “Bunu denetleyecek ve anayasal kararların yorumlanmasında ve uygulanmasında yeknesaklığı sağlayacak olan şüphesiz Anayasa Mahkemesi’dir.”
‘SADECE AYRICA AYRICA’NIN GÖREVİ DEĞİL’
Bireysel başvurunun amacının hukuk sistemini ve yargının işleyişini hak ihlallerini ortaya çıkarmayacak noktaya getirmek olduğunu vurgulayan Arslan, “Nesnel etkiyi bu çerçevede tartışmamız gerekiyor. Bireysel başvurunun 11’inci yılını yeni tamamladık. Bu dönem, hukuk sistemini değiştiren bir kurumun bir anda kabul göreceği dönemdir.” Yeterli bir süre değil. Bireysel başvurunun amacı bağlamında objektif etkiyi tartışmalıyız. Bu amaç ihlallerin önlenmesi, yeni ihlallerin önlenmesi ve ihlalin kaynağının ortadan kaldırılmasıdır. Bireysel başvurunun amacı, her bireyin temel hak ve özgürlüklerinin ihlali tezlerini ele almak ve çözüm bulmak değildir. ; ve bu mümkün olamaz. Bireysel başvurunun amacı hukuk sistemini ve yargının işleyişini hak ihlallerini ortaya çıkarmayacak noktaya getirmektir. Bu objektif etkiyle mümkündür. Anayasa koyucu kişisel başvuruyu gündeme getirirken, Anayasa Mahkemesi de kararlarıyla ‘bataklığı kurutmak ve ihlal yaratan sebepleri ortadan kaldırmak’ amacıyla bunu getirdi. Aksi düşünülemez, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin objektif etkiye ilişkin verdiği kararların ilke ve esaslarını dikkate alma konusunda çok daha hassas olmamız gerekiyor. Çünkü bu hepimizin ortak sorunu. Cumhuriyetin 2. yüzyılına adım attığımız bugünlerde bireysel başvuruları etkin bir şekilde hayata geçirmek yalnızca Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesinin ve tüm anayasal kurum ve kuruluşların görevidir. Aslında bu ülkede yaşayan herkesin görevidir. Çünkü bireysel başvuru 100 yıllık cumhuriyetin en değerli kazanımlarından biridir. Bu başarıyı korumak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak; Bu hepimizin misyonudur. Anayasa Mahkemesi bu görevi yerine getirmek için gece gündüz çalışıyor. Sonuç olarak, temel hak ve özgürlüklerin korunma standardının yükseltilmesi konusunda önemli ilerlemeler kaydettik ve kaydetmeye devam ediyoruz. Bu başarıyı korumak, geliştirmek ve Cumhuriyetin gelecek nesillerine ‘fikri hür, vicdanı hür, aklı hür’ olarak aktarmak; Bu bizim ortak görevimizdir. “Ayrıca Cumhuriyetin kuruluş sürecinde kanlarıyla, canlarıyla kurtuluş mücadelesi verenlere karşı da bu bizim vicdani görevimizdir” dedi.
‘BÖLGESEL TOPLANTILARDA 3 HEDEF VAR’
Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi Başkanı William Massolin konuşmasında, Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlal Sonuçlarının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Bölge Toplantısı hakkında bilgi vererek, “İhlalin üç amacı var” dedi. Yargı mensuplarını insan hakları ihlalleri ve uygulama sorunları konusunda bilinçlendirecek bir platform olmak, “Meslektaşlar arasında pratik sorunlara ilişkin tartışma olanağı sağlamak. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının subjektif ve objektif etkileriyle anlaşılmasını sağlamak” dedi.
İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Fahri Memnun Tosun ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı İdris Kizir de katılımcıları selamladı.